COVID-19 pandemisinin ardından, İstanbul'un tiyatro sahnesi direniş ve geri kazanım alanı haline gelmiş, sanatçılar tiyatro ve performans aracılığıyla toplumsal durgunluğu aşmaya çalışmışlardır. Bu çalışma, otobiyografik malzemenin tasarlanan performanslardaki etkinliğini araştırarak, bunun toplumsal krizlerin bir yansıması ve sanatçıların bireysel ve kolektif yönelim bozukluklarını ifade etme aracı olarak ikili rolünü incelemektedir.
Üç İstanbul merkezli sanatçı, Melek Ceylan, Onur Karaoğlu ve Didem Kris’in eserleri üzerinden yapılan otoetnografik bir inceleme yoluyla, bu araştırma kişisel anlatı ile toplumsal yankı arasındaki etkileşimi yakalamaktadır. Metodoloji, performans analizi ile sanatçı röportajlarını bütünleştirerek, yaratıcı süreçte bakım etiğine vurgu yapan yeni materyalist bir bakış açısı kullanmaktadır.
Bulgular, kişisel temele dayanan bu solo performansların bireysel deneyimlerin ötesine geçerek, daha geniş toplumsal zorluklarla bağlantı kurduğunu ve toplumsal kimlik duygusunu pekiştirdiğini ortaya koymaktadır. Bu çalışma, pandemi sonrası tiyatro tasarımının dönüştürücü potansiyelini aydınlatarak, dönemin zorluklarını belgeleme ve Türkiye'nin ana akım performans sanatları paradigmalarına karşı alternatif anlatılar sunma gücünü tartışmaya açmaktadır.
Anahtar Kelimeler: ortaklaşa yaratım tiyatrosu, otobiyografi, solo performans, pandemi sonrası, İstanbul, otoetnografi
|