Osmanlı Devleti’nde kimsesiz ve muhtaç çocukların devlet himayesinde öğrenim gördükleri orta dereceli okullara “darüleytam” adı verilmiştir. Sultan II. Abdülhamid döneminde yayınlanan bir kararname ile açılmaya başlayan ve Kurtuluş Savaşı yıllarına kadar varlığını sürdürmüş olan bu okullara, anne babasını kaybetmiş ya da geçim sıkıntısı çeken ailelerin çocukları belli bir yaş sınırı gözetilmeksizin yatılı olarak kabul edilmekteydiler. Dârüleytamları diğer orta okullardan ayıran en önemli özellik, müfredatındaki mûsikî derslerinin yoğunluğudur. Bu derslere katılım gösteren birçok darüleytam öğrencisi gelecekte ünlü bir besteci ya da icracı oldukları gibi musika-i hümayun ve maarife bağlı okullarda müzik öğretmenliği ve bando görevlisi olarak görev yapmışlardır. Avrupa’da XVI. ve XVII. yüzyıllarda ilk örneklerini gördüğümüz konservatuvarların amaçları da tıpkı Osmanlı’daki gibi kimsesiz çocukları sanata yönlendirerek topluma kazandırmak olmuştur. İlk defa Napoli’de bir hastane olarak açılan ve daha sonra mûsikî okuluna dönüştürülen “conservatiore”de eğitim gören öğrenciler kimsesiz ve muhtaç çocuklardan oluşuyordu. Okullarından mezun olan bu çocuklar kilise ve şapellerde orgcu olarak görevlendiriliyor, böylece suçtan uzak durarak toplum için faydalı bireyler haline geliyorlardı. Darüleytamları bu konservatuvarlardan ayıran fark ise müzik okulundan ziyade kendi içlerinde mûsikî şubeleri barındırıyor olmalarıydı.
Anahtar Kelimeler: Konservatuvar, Yetim, Darüleytam, Müzik Eğitimi
|