Sanatsal varoluşun somut bir görüntüsü olan beden, 20. yüzyılda sanatsal yaratımın bir ereği haline gelmiş, yoğunlukla kadın sanatçıların sanat pratiklerinde kimliğin temsiliyetini sembolize ederek sanatçının eylemi neticesinde performansa dönüşmüştür. Sanatın başkalaştığı postmodern çağda yeni sanat artık düşünce üzerine temellendirilmiş, sanatçı ise bedenini düşüncenin alıcıya aktarılmasını sağlayacak şekilde sanat nesnesi olarak kullanmaya; politik, psikolojik, ekonomik, cinsel ve toplumsal kimlik üzerine sorgulamalar yapmaya başlamıştır. Bu bağlamda Shigeko Kubota, Marina Abramoviç, Carolee Schneemann, Ana Mendieta, Gina Pane, Hannah Wilke, Chris Burden, Yoko Ono, Yves Klein, Orlan, Stelarc, Claude Cahun, Yasumasa Morimura, Barbara Kruger, David Nebreda gibi öncü isimler sanat söylemlerini özne-toplum bağlamında performansa dönüştürmüşlerdir. Pierre Bourdieu’nun kavramsal gelişimi habitus’a göre, bireyin içinde yaşadığı toplumla birlikte şekillenen beden toplumdan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla birey kendi bedeninde özümsediği nesnel varoluşla birlikte toplumsal habitusunu oluşturur. Bu araştırma da tarih boyunca insan bedeninin öznesi olduğu sanata ve sanatçıya yönelik sürecin göstergelerini Bourdieu’nun habitus kavramı ekseninde çözümlemeyi amaçlamaktadır. Araştırma örneklemi beden ve performans sanatının dünyadaki avangard temsilcileri arasından amaçlı örneklem doğrultusunda seçilmiş, bu sanatçıların bedensel eylemleri, toplum-beden ilişkisi ve açığa çıkan göstergeler bağlamında değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Performans sanatı, Pierre Bourdieu, habitus, toplum, beden
|