ÖZ
Yaşamı, yirminci yüzyılın önemli tarihsel olayları ve sanatsal hareketleri ile kesişen Louise Nevelson, adı Kübizm, Sürrealizm, Soyut Ekspresyonizm, Minimalizm, Feminizm gibi birçok hareket ile anılmasına rağmen bu etiketlerin hiçbirine indirgenemeyen, kendine özgü bir tarz yaratmıştır. Nevelson’ın sanatında simetri ve frontallik primitif çağrışımlar yaparken modern duyarlılık kendini ilk bakışta bütün-parça ilişkisi ve kullandığı elemanların sıradan kulanım nesneleri olmaları ile ortaya koyar. 1950’lerin başında, çoğunlukla sokaklarda bulunan ahşap parçalarının ve diğer hurdaların kullanımına odaklanmasıyla kolaj fikrini kübizmden ilham alarak üç boyutlu bir alana genişleten Nevelson’ın asamblajlarında genellikle direkler, mobilya ayakları, korkuluklardan oklava ve ekmek kasalarına kadar hurda ahşaplar yer alır. Bölmeler halinde kutular içinde soyut geometrik düzenlemelerden oluşan kendi başına tamamlanmış asamblajlar ürettikten sonra bu küçük komposizyonları bir araya getirerek büyük boyutlu asamblaj heykel üretir ve bütünlük kazandırmak amacıyla tüm yapıtlarını monokrom olarak renklendirir. ‘Duvarlar’ olarak tanımlanan büyük ölçekli asamblajlarındaki görsel etki, resim ve heykel disiplinlerinin biçimsel sınırlarının tartışıldığı bir dönemde bu anlamda ‘melez’ yapıtlar ürettiği kanaatini doğurur. Nevelson, konuşmalarında sık sık ‘besteci’ ve ‘mimar’ olmaktan bahseder. Bu, onun birbirinden çok farklı nitelikte parçanın matematiksel düzeninden ortaya çıkan bir estetik bütün oluşturma amacı hakkında ipucu verir. Ona göre sanatçı; malzemenin, biçimin, tekniğin verilerinin ötesinde yapıtın tüm üretim sürecinin özünü, ruhsallığını, herzamanlı olan anlamını yansıtan bir bütünlük sunmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Nevelson, Asamblaj, Monokrom, Heykel, Hurda, Duvar
|