İdil Sanat ve Dil Dergisi
www.idildergisi.com
Cilt 12, Sayı 106  2023/6  (ISSN: 2146-9903, E-ISSN: 2147-3056)
Şevket Cem ONAT

NO Makale Adı
1683635116 KŪKAI’NİN MANDALA KONSEPTİ İLE MARK ROTHKO ŞAPELİ’NİN ANALOJİSİ

Mistisizmin sanat üzerindeki izleri, sanat tarihi boyunca sürülmektedir. Bu bağlamda, inanç sistemlerinin sanatın üzerindeki gücü, yadsınamaz bir biçimde ortaya konmaktadır. İster 6. yüzyılda, ister 20. yüzyılda olsun, dini öğreti birikimlerinin etkilerini sürdürerek sanat ürünlerine yansıdığı gözleminden hareketle, Kūkai ve Mark Rothko göze çarpmaktadır. Kōbō Daishi olarak anılan Kūkai, 6. yüzyılın son çeyreği ile 7. yüzyılın ilk yarısında yaşamıştır. Kōbō, ‘Budizm öğretisini geniş çapta yayan’, daishi ‘mükemmel öğretmen’ anlamına gelmektedir. Kūkai, Shingon Okulu ve Kōya Dağında bulunan manastırın kurucusu olmasının yanı sıra Ezoterik (bâtıni) Budizminin de babasıdır. Kūkai’nin felsefesi, akılcılık ile metafizik, soyut ile somut, basitlik ile çeşitlilik gibi ikici bakış açılarını birleştirme üzerine kurulmuştur. Kūkai’nin mandala yaklaşımı dört ana başlıkta toplanabilir: Mahā (Beden), Samaya (Söylem), Dharma (Us) ve Karma (Eylem). Kūkai’ye göre bu dört başlığın hiçbiri birbirinden bağımsız değildir. Mandalalar aklın merkezine yoğunlaşmada kullanılan görsel imajlar olarak tanımlandığında, bu dört öğenin birinin bile eksikliği, mandalanın sağladığı meditatif çabanın boşa çıkacağı yönünde değerlendirilebilir. Mandalaların kullanım amacı, fenomenlerden arınarak, muhayyilenin ortaya çıkarttığı imgeler ile iletişim kurulabilecek ruhsal bir olgunluğa ulaşmaktır. Bu olgunluk, Buda’ya ulaşmakta kullanılan en önemli deneyimlerin başında gelmektedir. 1964 yılında koleksiyoner ve müze yöneticisi olan Dominique de Menil, 20. yüzyılın önemli sanatçılarından Mark Rothko ile mimar Philip Johnson’ı, Amerika Birleşik Devletleri’nin Texas eyaletinin Houston kentinde bulunan St Thomas Üniversitesi için manevi ekümelizme ve insan haklarına adanmış bir şapel yapılması amacıyla görevlendirmiştir. Ancak, sözü edilen şapel, Rothko’nun ölümünden bir yıl sonra 27 Şubat 1971’de, bağımsız hale getirilerek Rothko Şapeli olarak anılmaya başlamıştır. Rothko Şapeli’nin sekizgen mimarisi, mandalayı anımsatan simetrik bir plan oluşturmaktadır. Rothko’nun resimleriyle dolu, meditatif bir mekân niteliği taşıyan Şapel’in merkezinde durulduğunda, izleyiciler tüm eserleri eşit mesafeden izleyebilmektedir. Bu çalışmayla, Rothko Şapeli’nin hem görsel hem mistik yapısını, Kūkai’nin mandala ve sanata bakışıyla değerlendirerek sanat, felsefe, teoloji, mimarlık vb. alanlarda disiplinlerarası yaklaşımların zenginleşmesine katkı sağlamak amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kūkai, Mark Rothko, Rothko Şapeli, Budizm, Mandala, Mistisizm, Soyut Dışavumculuk